Filistin’den Yeni Bir Barış Teklifi: Hebron Şeyhleri İsrail ile İşbirliği Arayışında
Filistin’den Yeni Bir Barış Teklifi: Hebron Şeyhleri İsrail ile İşbirliği Arayışında
2025'te Hebron'dan beş şeyh, İsrail'le iş birliği ve barış için tarihi bir adım atarak Filistin Yönetimi'nden ayrılmayı önerdi. Teklif, ekonomik iş birliği önerileri ve bölge sakinlerinin İsrail'le iş birliğini içeriyor.
Haber Giriş Tarihi: 09.07.2025 12:59
Haber Güncellenme Tarihi: 09.07.2025 13:01
Kaynak:
Haber Merkezi
www.jeopolitikhaber.com
2025 yılının Temmuz ayının ilk haftasında, Batı Şeria’nın en büyük şehri Hebron’dan gelen beş etkili şeyh, İsrail ile barış ve tam bir iş birliği için tarihi bir adım attı. Sheikh Wadee’ al-Jaabari liderliğindeki bu grup, Filistin Yönetimi’nden (PA) koparak Hebron’u bağımsız bir emirlik olarak yönetme ve Abraham Anlaşmaları’na katılma önerisini içeren bir mektubu İsrail Ekonomi Bakanı Nir Barkat’a sundu. Mektup, Hebron Emirliği’nin İsrail’i Yahudi halkının ulus devleti olarak tanıyacağını ve İsrail’in de Hebron Emirliği’ni bölgedeki Arap sakinlerin temsilcisi olarak kabul edeceğini belirtti. Bu teklif, Filistin Yönetimi’nin geçmişte hiçbir zaman kabul etmediği İsrail’in Yahudi devleti statüsünü tanıma noktasında radikal bir değişimi temsil ediyor ve uzun yıllardır süren reddiyeci politikaları bir kenara bırakıyor.
Sheikh al-Jaabari, Hebron’un en güçlü klanlarından birinin lideri olarak, bu adımı atarken yerel halkın ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına odaklandı. 48 yaşındaki şeyh, mektubunda, 7 Ekim 2023 saldırılarından sonra İsrail’in Filistin devleti kurma ihtimalini tamamen reddettiğini ve bu nedenle yeni bir yol izlenmesi gerektiğini savundu. “Filistin devleti olmayacak, hatta bin yıl geçse bile,” ifadesini kullanarak, mevcut iki devletli çözümün başarısızlığını vurguladı. Kendisiyle aynı görüşü paylaşan bir diğer şeyh de, yalnızca Filistin devleti kurma fikrine odaklanmanın herkesi felakete sürükleyeceğini belirtti. Bu öneri, Hebron’un 700.000’den fazla sakinini temsil eden 21 şeyhin desteğiyle genişletildi; bunlardan 8’i 204.000, diğer 13’ü ise 350.000 kişiyi temsil ediyor.
Plan, ekonomik iş birliğini merkeze alarak somut adımlar içeriyor. Şeyhler, İsrail’in Hebron’dan 1.000 işçiyi deneme amaçlı işe almasını, ardından bu sayıyı 5.000’e çıkarmasını ve nihayetinde 50.000’e kadar ulaşmasını talep etti. İş gücünün İsrail’de çalışması, özellikle 7 Ekim saldırılarından sonra askıya alınan çalışma izinleri nedeniyle ekonomik zorluk çeken Filistin toplulukları için hayati bir gelir kaynağı olarak görülüyor. Mektupta, çalışanların terörizme “sıfır tolerans” göstereceği taahhüdü yer aldı; bu, Filistin Yönetimi’nin teröristlere ve ailelerine ödeme yaptığı mevcut duruma karşı bir eleştiri olarak değerlendirildi. Ayrıca, Hebron ile İsrail arasındaki güvenlik bariyeri yakınında 1.000 dönümden fazla bir alanda ortak bir ekonomik bölge kurulması önerildi.
Sheikh al-Jaabari, Filistin Yönetimi’ni eleştirerek, “PA bizi temsil etmiyor,” dedi ve klansal yönetimlerin yüzyıllardır bölgede etkili olduğunu, ancak 1993 Oslo Anlaşmaları ile Yaser Arafat’ın liderliğindeki PLO’nun dayatıldığını savundu. Ona göre, bu anlaşmalar yalnızca ölüm, yıkım ve ekonomik çöküş getirdi. Bakan Barkat, Şubat ayından bu yana şeyhlerle 12’den fazla görüşme yaparak bu girişimi desteklediğini belirtti. Barkat, eski barış süreçlerinin başarısız olduğunu ve “yeni düşünceye” ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. İsrail hükümetinin bilgisi dahilinde hareket eden Barkat’ın girişimleri, Başbakan Benjamin Netanyahu tarafından dikkatle izleniyor; Netanyahu’nun bu plana destek verdiği, ancak gelişmeleri temkinli bir şekilde takip ettiği bildirildi.
Öneri, Hebron’un geleneksel yapısına dayanıyor. Araştırmacı Mordechai Kedar, Hebron’un Ramallah’a kıyasla daha muhafazakâr ve klan temelli bir toplum olduğunu vurguladı. Şeyhler, PA’nın yolsuzluk ve zayıflığı nedeniyle halkı koruyamadığını, hatta 7 Ekim tarzı bir katliamın önünü açabileceğini öne sürdü. Bu bağlamda, teklifin Hebron’un ötesine yayılabileceği ve diğer Batı Şeria şehirlerine, örneğin Bethlehem’e de ilham verebileceği tartışılıyor.
Yorum & Analiz
Hebron şeyhlerinin bu önerisi, İsrail-Filistin çatışmasında yıllardır tartışılan iki devletli çözümün artık uygulanabilirliğini yitirdiğini gösteren çarpıcı bir gelişme. 7 Ekim 2023 saldırıları sonrası İsrail’in güvenlik politikalarında sertleşmesi ve Filistin Yönetimi’nin halk nezdindeki meşruiyet kaybı, bu tür yerel inisiyatifleri öne çıkardı. Şeyhlerin PA’yı terk etme ve İsrail ile doğrudan iş birliği yapma isteği, klan temelli bir yönetimin modern ulus-devlet yapılarından daha etkili olabileceği fikrini destekliyor. Ancak bu planın başarısı, hem yerel hem de uluslararası düzeyde ciddi zorluklarla karşılaşabilir.
Yerel düzeyde, Hebron’un klan yapısı güçlü olsa da, bu öneri tüm Filistin halkını temsil etmiyor. PA ve diğer Filistinli gruplar, bu girişimi “ihanet” olarak görebilir ve iç çatışmalara yol açabilir. Nitekim, bazı kaynaklar, al-Jaabari ailesinin bir kısmının bu planı reddettiğini ve Filistin’in bağımsız bir devlet kurma hedefinden vazgeçmeyeceğini duyurdu. Bu, şeyhlerin otoritesinin sorgulanmasına ve yerel dirençle karşılaşmasına neden olabilir. Ayrıca, İsrail’in Hebron’daki Yahudi yerleşimcilerle ilişkileri, planın uygulanmasında ek bir komplikasyon yaratabilir. Yerleşimcilerin çoğu, Hebron’un tamamen İsrail kontrolünde kalmasını savunuyor ve bir emirlik modeline sıcak bakmayabilir.
Uluslararası düzeyde, bu teklif Batılı ülkeler ve Arap dünyası tarafından farklı şekillerde karşılanabilir. Abraham Anlaşmaları’na katılan Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkeler, ekonomik iş birliğine dayalı bu modeli destekleyebilir. Ancak, Filistin davasını savunan ülkeler ve Birleşmiş Milletler, iki devletli çözümü resmi politikaları olarak koruduğu için bu öneriyi tanımayabilir. ABD’nin tutumu da kritik olacak; Trump yönetiminin önceki dönemdeki normalleşme çabaları bu planı destekleyebilir, ancak mevcut yönetiminin yaklaşımı belirsizliğini koruyor.
Ekonomik açıdan, iş gücü anlaşmaları Hebron halkı için büyük bir fırsat sunabilir. İsrail’in inşaat ve tarım sektörlerinde çalışacak 50.000 işçi, bölgedeki işsizlik ve yoksulluğu azaltabilir. Ancak, bu işlerin uzun vadeli sürdürülebilirliği ve İsrail’in güvenlik politikalarının bu işçilere nasıl uygulanacağı henüz net değil. Ayrıca, ortak ekonomik bölge fikri, iki taraf arasında güven inşa edebilir, ancak altyapı yatırımları ve yönetimsel koordinasyon gerektiriyor.
Uzun vadede, bu girişim başarılı olursa, Batı Şeria’daki diğer şehirlerde benzer modellerin ortaya çıkması mümkün. Ancak, başarısızlık durumunda, PA’nın otoritesini daha da zayıflatabilir ve bölgede istikrarsızlığı artırabilir. Netanyahu’nun temkinli yaklaşımı, İsrail’in bu planı desteklemeden önce somut sonuçlar görme isteğini yansıtıyor. Şeyhlerin “sıfır tolerans” taahhüdüne rağmen, terörizm riski tamamen ortadan kalkmış değil; bu da İsrail’in güvenlik endişelerini canlı tutuyor.
Sonuç olarak, Hebron şeyhlerinin barış önerisi, çatışmanın çözümü için alışılmadık bir yol sunuyor. Klan temelli bir yönetim ve ekonomik iş birliği, iki devletli çözümün yerini alabilecek mi, yoksa yeni bir gerilim kaynağı mı olacak, zamanla netleşecek. Bu plan, Filistin toplumunun iç dinamiklerini ve İsrail’in güvenlik önceliklerini dengeleyebilirse, Orta Doğu’da barışa giden yolda önemli bir dönüm noktası olabilir. Ancak, tarafların karşılıklı güveni inşa etmesi ve uluslararası topluluğun desteğini alması, başarının anahtarı olacak.
Kaynaklar: The Wall Street Journal, The Times of Israel, The Jerusalem Post, Israel Hayom, Haaretz, Ynetnews, Israel365 News, JNS.org, Middle East Transparent, X platformu
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Filistin’den Yeni Bir Barış Teklifi: Hebron Şeyhleri İsrail ile İşbirliği Arayışında
2025'te Hebron'dan beş şeyh, İsrail'le iş birliği ve barış için tarihi bir adım atarak Filistin Yönetimi'nden ayrılmayı önerdi. Teklif, ekonomik iş birliği önerileri ve bölge sakinlerinin İsrail'le iş birliğini içeriyor.
2025 yılının Temmuz ayının ilk haftasında, Batı Şeria’nın en büyük şehri Hebron’dan gelen beş etkili şeyh, İsrail ile barış ve tam bir iş birliği için tarihi bir adım attı. Sheikh Wadee’ al-Jaabari liderliğindeki bu grup, Filistin Yönetimi’nden (PA) koparak Hebron’u bağımsız bir emirlik olarak yönetme ve Abraham Anlaşmaları’na katılma önerisini içeren bir mektubu İsrail Ekonomi Bakanı Nir Barkat’a sundu. Mektup, Hebron Emirliği’nin İsrail’i Yahudi halkının ulus devleti olarak tanıyacağını ve İsrail’in de Hebron Emirliği’ni bölgedeki Arap sakinlerin temsilcisi olarak kabul edeceğini belirtti. Bu teklif, Filistin Yönetimi’nin geçmişte hiçbir zaman kabul etmediği İsrail’in Yahudi devleti statüsünü tanıma noktasında radikal bir değişimi temsil ediyor ve uzun yıllardır süren reddiyeci politikaları bir kenara bırakıyor.
Sheikh al-Jaabari, Hebron’un en güçlü klanlarından birinin lideri olarak, bu adımı atarken yerel halkın ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına odaklandı. 48 yaşındaki şeyh, mektubunda, 7 Ekim 2023 saldırılarından sonra İsrail’in Filistin devleti kurma ihtimalini tamamen reddettiğini ve bu nedenle yeni bir yol izlenmesi gerektiğini savundu. “Filistin devleti olmayacak, hatta bin yıl geçse bile,” ifadesini kullanarak, mevcut iki devletli çözümün başarısızlığını vurguladı. Kendisiyle aynı görüşü paylaşan bir diğer şeyh de, yalnızca Filistin devleti kurma fikrine odaklanmanın herkesi felakete sürükleyeceğini belirtti. Bu öneri, Hebron’un 700.000’den fazla sakinini temsil eden 21 şeyhin desteğiyle genişletildi; bunlardan 8’i 204.000, diğer 13’ü ise 350.000 kişiyi temsil ediyor.
Plan, ekonomik iş birliğini merkeze alarak somut adımlar içeriyor. Şeyhler, İsrail’in Hebron’dan 1.000 işçiyi deneme amaçlı işe almasını, ardından bu sayıyı 5.000’e çıkarmasını ve nihayetinde 50.000’e kadar ulaşmasını talep etti. İş gücünün İsrail’de çalışması, özellikle 7 Ekim saldırılarından sonra askıya alınan çalışma izinleri nedeniyle ekonomik zorluk çeken Filistin toplulukları için hayati bir gelir kaynağı olarak görülüyor. Mektupta, çalışanların terörizme “sıfır tolerans” göstereceği taahhüdü yer aldı; bu, Filistin Yönetimi’nin teröristlere ve ailelerine ödeme yaptığı mevcut duruma karşı bir eleştiri olarak değerlendirildi. Ayrıca, Hebron ile İsrail arasındaki güvenlik bariyeri yakınında 1.000 dönümden fazla bir alanda ortak bir ekonomik bölge kurulması önerildi.
Sheikh al-Jaabari, Filistin Yönetimi’ni eleştirerek, “PA bizi temsil etmiyor,” dedi ve klansal yönetimlerin yüzyıllardır bölgede etkili olduğunu, ancak 1993 Oslo Anlaşmaları ile Yaser Arafat’ın liderliğindeki PLO’nun dayatıldığını savundu. Ona göre, bu anlaşmalar yalnızca ölüm, yıkım ve ekonomik çöküş getirdi. Bakan Barkat, Şubat ayından bu yana şeyhlerle 12’den fazla görüşme yaparak bu girişimi desteklediğini belirtti. Barkat, eski barış süreçlerinin başarısız olduğunu ve “yeni düşünceye” ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. İsrail hükümetinin bilgisi dahilinde hareket eden Barkat’ın girişimleri, Başbakan Benjamin Netanyahu tarafından dikkatle izleniyor; Netanyahu’nun bu plana destek verdiği, ancak gelişmeleri temkinli bir şekilde takip ettiği bildirildi.
Öneri, Hebron’un geleneksel yapısına dayanıyor. Araştırmacı Mordechai Kedar, Hebron’un Ramallah’a kıyasla daha muhafazakâr ve klan temelli bir toplum olduğunu vurguladı. Şeyhler, PA’nın yolsuzluk ve zayıflığı nedeniyle halkı koruyamadığını, hatta 7 Ekim tarzı bir katliamın önünü açabileceğini öne sürdü. Bu bağlamda, teklifin Hebron’un ötesine yayılabileceği ve diğer Batı Şeria şehirlerine, örneğin Bethlehem’e de ilham verebileceği tartışılıyor.
Yorum & Analiz
Hebron şeyhlerinin bu önerisi, İsrail-Filistin çatışmasında yıllardır tartışılan iki devletli çözümün artık uygulanabilirliğini yitirdiğini gösteren çarpıcı bir gelişme. 7 Ekim 2023 saldırıları sonrası İsrail’in güvenlik politikalarında sertleşmesi ve Filistin Yönetimi’nin halk nezdindeki meşruiyet kaybı, bu tür yerel inisiyatifleri öne çıkardı. Şeyhlerin PA’yı terk etme ve İsrail ile doğrudan iş birliği yapma isteği, klan temelli bir yönetimin modern ulus-devlet yapılarından daha etkili olabileceği fikrini destekliyor. Ancak bu planın başarısı, hem yerel hem de uluslararası düzeyde ciddi zorluklarla karşılaşabilir.
Yerel düzeyde, Hebron’un klan yapısı güçlü olsa da, bu öneri tüm Filistin halkını temsil etmiyor. PA ve diğer Filistinli gruplar, bu girişimi “ihanet” olarak görebilir ve iç çatışmalara yol açabilir. Nitekim, bazı kaynaklar, al-Jaabari ailesinin bir kısmının bu planı reddettiğini ve Filistin’in bağımsız bir devlet kurma hedefinden vazgeçmeyeceğini duyurdu. Bu, şeyhlerin otoritesinin sorgulanmasına ve yerel dirençle karşılaşmasına neden olabilir. Ayrıca, İsrail’in Hebron’daki Yahudi yerleşimcilerle ilişkileri, planın uygulanmasında ek bir komplikasyon yaratabilir. Yerleşimcilerin çoğu, Hebron’un tamamen İsrail kontrolünde kalmasını savunuyor ve bir emirlik modeline sıcak bakmayabilir.
Uluslararası düzeyde, bu teklif Batılı ülkeler ve Arap dünyası tarafından farklı şekillerde karşılanabilir. Abraham Anlaşmaları’na katılan Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkeler, ekonomik iş birliğine dayalı bu modeli destekleyebilir. Ancak, Filistin davasını savunan ülkeler ve Birleşmiş Milletler, iki devletli çözümü resmi politikaları olarak koruduğu için bu öneriyi tanımayabilir. ABD’nin tutumu da kritik olacak; Trump yönetiminin önceki dönemdeki normalleşme çabaları bu planı destekleyebilir, ancak mevcut yönetiminin yaklaşımı belirsizliğini koruyor.
Ekonomik açıdan, iş gücü anlaşmaları Hebron halkı için büyük bir fırsat sunabilir. İsrail’in inşaat ve tarım sektörlerinde çalışacak 50.000 işçi, bölgedeki işsizlik ve yoksulluğu azaltabilir. Ancak, bu işlerin uzun vadeli sürdürülebilirliği ve İsrail’in güvenlik politikalarının bu işçilere nasıl uygulanacağı henüz net değil. Ayrıca, ortak ekonomik bölge fikri, iki taraf arasında güven inşa edebilir, ancak altyapı yatırımları ve yönetimsel koordinasyon gerektiriyor.
Uzun vadede, bu girişim başarılı olursa, Batı Şeria’daki diğer şehirlerde benzer modellerin ortaya çıkması mümkün. Ancak, başarısızlık durumunda, PA’nın otoritesini daha da zayıflatabilir ve bölgede istikrarsızlığı artırabilir. Netanyahu’nun temkinli yaklaşımı, İsrail’in bu planı desteklemeden önce somut sonuçlar görme isteğini yansıtıyor. Şeyhlerin “sıfır tolerans” taahhüdüne rağmen, terörizm riski tamamen ortadan kalkmış değil; bu da İsrail’in güvenlik endişelerini canlı tutuyor.
Sonuç olarak, Hebron şeyhlerinin barış önerisi, çatışmanın çözümü için alışılmadık bir yol sunuyor. Klan temelli bir yönetim ve ekonomik iş birliği, iki devletli çözümün yerini alabilecek mi, yoksa yeni bir gerilim kaynağı mı olacak, zamanla netleşecek. Bu plan, Filistin toplumunun iç dinamiklerini ve İsrail’in güvenlik önceliklerini dengeleyebilirse, Orta Doğu’da barışa giden yolda önemli bir dönüm noktası olabilir. Ancak, tarafların karşılıklı güveni inşa etmesi ve uluslararası topluluğun desteğini alması, başarının anahtarı olacak.
Kaynaklar: The Wall Street Journal, The Times of Israel, The Jerusalem Post, Israel Hayom, Haaretz, Ynetnews, Israel365 News, JNS.org, Middle East Transparent, X platformu
En Çok Okunan Haberler