Rubio: "ABD, Ukrayna’daki Çatışmanın Sonlandırılması İçin Yol Haritası Görmek İstiyor"

ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Ukrayna çatışmasının sona ermesi için net bir yol haritası istediklerini belirtti. ABD, Ukrayna'ya askeri desteği artıracak. Rusya, Ukrayna'daki saldırılarını sürdürüyor. Zelenskyy, barış görüşmeleri için Papa Leo XIV ile görüşecek.

Haber Giriş Tarihi: 10.07.2025 15:49
Haber Güncellenme Tarihi: 10.07.2025 15:49
www.jeopolitikhaber.com

10 Temmuz 2025, saat 15:36 +03 itibarıyla, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ukrayna’daki çatışmanın sona ermesi için net ve uygulanabilir bir yol haritası görmek istediklerini güçlü bir şekilde dile getirdi. Rubio, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile gerçekleştirdiği son görüşmenin “açık sözlü ve yapıcı” geçtiğini ifade ederken, ABD’nin Rusya ile “mümkün olduğunda” diyalog kapılarını açık tutmayı hedeflediğini vurguladı. Bu görüşme, Rusya’nın son haftalarda Ukrayna’ya yönelik rekor düzeyde dron ve füze saldırılarını artırmasının hemen ardından gerçekleşti ve Washington’un çatışmayı diplomatik yöntemlerle çözme konusundaki kararlılığını ortaya koydu. Rubio’nun bu açıklamaları, Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskyy’nin Papa Leo XIV ile barış görüşmeleri için İtalya’ya yapacağı ziyaretin arifesinde geldi; bu durum, uluslararası toplumun çatışmaya müdahil olma ihtimalini güçlendiriyor ve barış umutlarını canlandırıyor.

Rubio, ABD’nin Ukrayna’ya sağlanan askeri desteğin kapsamını genişleteceğini ve bu desteğin Ukrayna’nın hava savunma sistemlerini daha da güçlendireceğini açıkladı. Ancak, barış görüşmelerinin hızlandırılması gerektiğini özellikle vurgulayarak, diplomatik çözümün uzun vadeli istikrar için vazgeçilmez olduğunu belirtti. Lavrov ise görüşmede Rusya’nın Ukrayna’daki “özel askeri operasyonunun” devam edeceğini yineleyerek, herhangi bir geri adım sinyali vermedi; bu tutum, Moskova’nın pozisyonunda bir esneklik olmadığını gösteriyor. Beyaz Saray’dan yapılan resmi açıklamada, Rubio’nun yaklaşımının, Başkan Donald Trump yönetiminin dış politikadaki yeni stratejisini yansıttığı ve Rusya ile gerilimi düşürme çabalarına odaklandığı ifade edildi. Öte yandan, Ukrayna Hava Kuvvetleri’nin son saldırılarda 296 dron ile 7 füzeyi düşürdüğü bilgisi, Kiev’in savunma altyapısının hâlâ dirençli olduğunu kanıtlıyor. Ukrayna’nın 415 dronun radarlardan kaybolduğunu veya elektronik harp ile etkisiz hale getirildiğini rapor etmesi ise, yerel savunma teknolojilerindeki yenilikleri ve Batı ile iş birliğinin meyvelerini gözler önüne seriyor.

Rusya’nın son saldırıları, 9 Temmuz 2025 sabahında Ukrayna’ya 728 Shahed dron ve 13 füze ile rekor bir hava operasyonu düzenlemesiyle dikkat çekti. Bu saldırı, üç yılı aşkın süredir devam eden savaşta Rusya’nın gerçekleştirdiği en büyük hava harekâtlarından biri olarak tarihe geçti. Saldırılarda kuzeybatıdaki Lutsk şehri en ağır darbeyi aldı; Lutsk, Ukrayna ordusunun stratejik havaalanlarına ev sahipliği yapan ve lojistik açıdan hayati bir merkez olarak öne çıkıyor. Toplamda 10 bölge hedef alınırken, Kyiv bölgesinde iki sivilin yaralandığı ve bazı altyapıların hasar gördüğü bildirildi. Polonya, bu gelişmeler üzerine savaş uçaklarını havalandırdı ve silahlı kuvvetlerini en üst düzeyde alarma geçirdi. Rusya Savunma Bakanlığı ise gece boyunca 86 Ukrayna dronunu düşürdüğünü iddia etti, ancak bu iddia bağımsız gözlemciler tarafından henüz doğrulanmadı. Ukrayna tarafı, Rusya’nın dronlarının çoğunun sahte hedefler veya elektronik karıştırma taktikleriyle etkisiz hale getirildiğini öne sürerek, savunma stratejilerinin etkinliğini savundu.

Zelenskyy, İtalya’ya hareket etmeden önce yaptığı basın açıklamasında, Ukrayna’nın yerli üretim interceptor dronlarının son aylarda giderek daha etkili hale geldiğini ve bu teknolojinin Batı ülkeleriyle yapılan iş birliği sayesinde geliştirildiğini duyurdu. Batılı askeri analistler, Rusya’nın dron üretim kapasitesini önemli ölçüde artırdığını ve yakında gecelik 1.000 dron üretebilecek bir kapasiteye ulaşabileceğini öngörüyor. Zelenskyy, “Eğer dünya barış istiyorsa, artık harekete geçme zamanı,” diyerek uluslararası toplumu daha aktif bir rol oynamaya çağırdı. Bu arada, ABD Başkanı Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yönelik “mutlu değilim” çıkışı ve Ukrayna’ya ek silah sevkiyatına onay vermesi, Batı’nın tutumunda bir dönüşüm sinyali olarak yorumlandı. Ancak Trump yönetiminin silah sevkiyatını geçici olarak askıya alma kararı, Ukrayna’nın savunma hattını zorlayabilir ve bu durum, Kiev’in Batı’ya olan güvenini test edebilir.

Saldırılar sırasında Ukrayna’nın sivil halkı da büyük zorluklarla karşılaştı. Lutsk’taki yerel yönetim, şehirde elektrik şebekelerinin bir kısmının çöktüğünü ve acil yardım ekiplerinin yoğun bir şekilde çalıştığını bildirdi. Kyiv’de ise sığınaklara yönelen sivillerin sayısının arttığı gözlendi. Ukrayna İçişleri Bakanlığı, son saldırılarda 15 sivilin hafif yaralandığını ve bir okul binasının kısmen hasar gördüğünü açıkladı. Bu gelişmeler, Rusya’nın sivilleri hedef alan taktiklerinin çatışmayı daha da karmaşık hale getirdiğini gösteriyor. Öte yandan, Zelenskyy’nin Papa ile yapacağı görüşmenin, Katolik dünyasının barış sürecine dahil olma potansiyelini artırabileceği belirtiliyor. İtalyan hükümeti, görüşmenin Roma’da düzenleneceğini ve Avrupa Birliği’nin de konuya dahil olabileceğini duyurdu.

Yorum & Analiz

Rubio’nun açıklamaları, ABD’nin Ukrayna krizinde askeri destek ile diplomatik çabalar arasında bir denge kurmaya çalıştığını açıkça ortaya koyuyor. “Mümkün olduğunda” diyalog vurgusu, Trump yönetiminin pragmatik bir dış politika izlemeye çalıştığını gösteriyor; ancak Lavrov’un katı duruşu, Moskova’nın müzakerelerde taviz vermeye hazır olmadığını düşündürüyor. Ukrayna’nın son hava savunma başarıları, Kiev’e müzakerelerde güçlü bir pozisyon sunabilir; özellikle yerli dron teknolojisindeki gelişmeler, Batı ile iş birliğinin somut sonuçlar doğurduğunu kanıtlıyor. Yine de Rusya’nın dron üretim kapasitesindeki artış, çatışmanın uzama riskini artırıyor ve bu durum, her iki tarafın da teknolojik üstünlük için rekabetini kızıştırabilir.

Zelenskyy’nin Papa ile görüşmesi, dini liderlerin barış sürecinde arabulucu rolü üstlenebileceği umudunu taşıyor; bu, özellikle Avrupa’da yankı bulabilir. Ancak ABD’nin silah desteğini artırma kararı, Rusya’yı daha agresif bir tavır sergilemeye itebilir ve bu, diplomatik çabaları baltalayabilir. Rubio’nun yol haritası talebi, şu an için somut bir planın eksikliği nedeniyle sembolik bir çağrı gibi duruyor; bu da sürecin başarısının, tarafların uzlaşma iradesine bağlı olduğunu gösteriyor. Polonya’nın alarma geçmesi ve Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen’in Rusya’yı 2030’a kadar AB için bir tehdit olarak tanımlaması, Avrupa’da güvenlik kaygılarının yükseldiğini ortaya koyuyor. Öte yandan, çatışmanın zamanlaması—ABD’nin silah sevkiyatını açıklamasının hemen ardından—Rusya’nın caydırıcılık göstermeye çalıştığına işaret edebilir.

Uzun vadede, barışın sağlanması için hem Ukrayna’nın savunma kapasitesinin korunması hem de Rusya’nın ekonomik ve diplomatik izolasyonunun artırılması gerekiyor. Trump’ın yaptırımları kaldırma gibi adımları, Şam’a ekonomik rahatlama vaat ederken, bu kararın Ukrayna’daki duruma nasıl yansıyacağı belirsiz. Çatışmanın sivil halk üzerindeki etkisi de göz ardı edilemez; altyapı hasarları ve yerinden edilenlerin sayısı, insani bir krizi derinleştiriyor. Bu bağlamda, Rubio’nun diplomasi vurgusu umut verici olsa da, Ukrayna’daki durumun karmaşıklığı ve Rusya’nın kararlılığı, barışın yakın olmadığını düşündürüyor. Gelecek haftalar, Batı’nın desteği ve Rusya’nın下一步 (bir sonraki adımı) belirleyici olacak.

Kaynaklar: Reuters, Associated Press, U.S. State Department statements, Ukrayna Hava Kuvvetleri duyuruları, Beyaz Saray açıklamaları, X platform posts