İran’da Rejim Değişimi: Jeopolitik Riskler

İran'ın jeopolitik önemi, enerji rezervleri ve INSTC üzerinden İsrail ile 2025'te yaşanan çatışmalar ışığında rejim değişikliği tartışılıyor. Bu değişim, küresel enerji piyasaları ve büyük güçlerin rekabetini nasıl etkileyebilir, detaylandırılıyor.

Haber Giriş Tarihi: 30.06.2025 23:40
Haber Güncellenme Tarihi: 30.06.2025 23:40
www.jeopolitikhaber.com

İran, Ortadoğu’nun kalbinde yer alan stratejik konumu ve geniş enerji rezervleriyle küresel satranç tahtasında merkezi bir rol oynuyor. 13 Haziran 2025’te İsrail ile başlayan doğrudan askeri çatışma, Tahran’da rejim değişikliği tartışmalarını yeniden alevlendirdi. İslam Cumhuriyeti, hem iç hem de dış baskılarla karşı karşıya kalırken, Batılı liderlerin rejim değişikliği olasılığını açıkça dillendirmesi, İran’ın küresel jeopolitikteki önemini ve bu tür bir değişimin Rusya, Çin ve Batı arasındaki büyük güç rekabetine etkilerini yeniden gündeme getirdi. Bu makale, İran’ın neden bu kadar önemli olduğunu, rejim değişikliğinin potansiyel sonuçlarını ve bu değişimin küresel enerji piyasaları, ticaret koridorları ve bölgesel istikrar üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde inceliyor.

Asya, Avrupa ve Ortadoğu’nun Kavşağında: İran’ın Stratejik Konumu

İran’ın coğrafi konumu, Asya, Ortadoğu ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprü olarak onu jeopolitik bir merkez haline getiriyor. Hazar Denizi’nden Basra Körfezi’ne, Hindistan’dan Rusya’ya uzanan ticaret yollarının kesişim noktasında yer alan İran, büyük güçlerin stratejik planlarında kritik bir rol oynuyor. Bu konum, İran’ı hem ekonomik hem de siyasi bir kaldıraç haline getiriyor.

Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (INSTC), İran’ın bu rolünü en iyi şekilde ortaya koyan altyapı projelerinden biridir. INSTC, Hindistan’dan İran üzerinden Rusya ve Avrupa’ya uzanan, 7.200 kilometrelik çok modlu bir ticaret rotasıdır. Demiryolu, karayolu ve denizyolu taşımacılığını birleştiren bu koridor, Mumbai’den Moskova’ya malların Süveyş Kanalı’na kıyasla %40 daha hızlı ve %30 daha düşük maliyetle ulaşmasını sağlıyor. İran, bu koridorun coğrafi merkezi olarak Hindistan Okyanusu’nu Hazar Denizi’ne bağlayan en doğrudan kara köprüsünü oluşturuyor.

Eurasian Development Bank’a göre, INSTC’nin 2030’a kadar yıllık 30 milyon ton mal taşımacılığı yapması ve İran’a 1.5 milyar dolar geçiş ücreti geliri sağlaması bekleniyor. İran’ın yollar ve kentsel gelişim bakanı, yakın zamanda Tahran ve Moskova’nın bu koridor üzerinden yıllık 10 milyon ton mal taşımacılığı hedeflediğini doğruladı. Ukrayna savaşının başlamasından bu yana, Rusya bu koridoru Avrupa pazarlarına ve finansal sistemlere bağımlılığı azaltmak için stratejik bir alternatif olarak geliştirmeye odaklandı. İran, bu bağlamda hem ekonomik bir fırsat yakalıyor hem de jeopolitik etkisini artırıyor.

Uyuyan Enerji Süper Gücü

İran’ın jeopolitik öneminin bir diğer temel unsuru, enerji rezervleridir. İran, dünyanın ikinci en büyük doğal gaz rezervlerine (yaklaşık 34 trilyon metreküp) ve dördüncü en büyük petrol rezervlerine (200 milyar varilden fazla) sahiptir. Bu, küresel ham petrolün yaklaşık %12’sine ve doğal gazın benzer bir payına denk gelir. Ancak, yıllardır devam eden Batı yaptırımları nedeniyle İran’ın enerji potansiyeli tam olarak realize edilememiştir. Son yıllarda petrol ihracatı günde 1.5 milyon varil civarında seyretmiş, bu da tam kapasitenin oldukça altında bir rakamdır.

İran’ın enerji rezervleri, küresel enerji piyasaları için kritik bir öneme sahiptir. Asya ve Avrupa’daki enerji açlığı çeken pazarlar için İran, önemli bir petrol ve gaz ihracatçısı konumundadır. Rejim değişikliği durumunda, yaptırımların kaldırılması veya hafifletilmesi, İran’ın enerji ihracatını artırabilir ve bu da küresel enerji fiyatlarını doğrudan etkileyebilir. Örneğin, İran’ın tam kapasiteyle petrol ihracatına dönmesi, OPEC’in üretim kotalarını yeniden şekillendirebilir ve Batı’nın enerji bağımlılığına alternatif bir kaynak yaratabilir.

İsrail-İran Çatışması ve Rejim Değişikliği Tartışmaları

13 Haziran 2025’te başlayan İsrail-İran çatışması, Trump’ın “12 Gün Savaşı” olarak adlandırdığı kısa ama yoğun bir dönemdi. İsrail, MDO (Çok Alanlı Operasyonlar) koordinasyonlarıyla yönlendirilen cerrahi saldırılarla İran’daki Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini etkisiz hale getirdi. ABD’nin Fordo nükleer reaktörüne müdahalesi, çatışmayı uluslararası bir boyuta taşıdı. Bu çatışma, İran’ın iç istikrarsızlığını ve rejim değişikliği tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Batılı liderler, özellikle ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, İran’daki İslam Cumhuriyeti rejiminin değişmesi gerektiğini açıkça ifade etmeye başladı. Bu, hem İran’ın nükleer programına yönelik endişelerden hem de bölgesel istikrarsızlığı körükleyen “Direniş Ekseni” politikalarından kaynaklanıyor. İran, Hizbullah, Hamas ve Yemen’deki Husiler gibi vekil gruplar aracılığıyla Ortadoğu’da etki alanını genişletirken, İsrail ve Batı bu grupları bölgesel güvenliğe tehdit olarak görüyor.

Büyük Güç Rekabeti ve Rejim Değişikliği

İran’da bir rejim değişikliği, Rusya, Çin ve Batı arasındaki büyük güç rekabetini derinden etkileyebilir. Rusya, Ukrayna savaşından bu yana İran’la ekonomik ve askeri işbirliğini artırdı. INSTC, Rusya’nın Avrupa pazarlarına bağımlılığını azaltmak için kritik bir araç haline geldi. İran’ın rejim değişikliği sonrası Batı’yla yakınlaşması, Rusya’nın bu stratejik koridordaki etkisini zayıflatabilir.

Çin ise İran’ı “Kuşak ve Yol Girişimi”nin bir parçası olarak görüyor. İran’ın enerji rezervleri ve stratejik konumu, Çin’in Asya ve Avrupa arasındaki ticaret ağını güçlendirmesinde önemli bir rol oynuyor. Bir rejim değişikliği, Çin’in İran’daki ekonomik yatırımlarını riske atabilir, ancak aynı zamanda yeni bir rejimin Batı’yla ticari ilişkileri geliştirmesi durumunda Çin için yeni fırsatlar doğurabilir.

Batı için ise rejim değişikliği, İran’ın nükleer programını kontrol altına alma ve Ortadoğu’da İsrail’e karşı tehditleri azaltma fırsatı sunuyor. Ancak, İran’daki bir rejim değişikliğinin kaotik bir geçiş sürecine yol açma riski de var. Irak ve Libya örneklerinde görüldüğü gibi, rejim değişiklikleri sıklıkla istikrarsızlık ve güç boşlukları yaratır, bu da yeni radikal grupların ortaya çıkmasına neden olabilir.

İnsani ve Bölgesel Sonuçlar

İran’da bir rejim değişikliği, sadece jeopolitik değil, aynı zamanda insani sonuçlar da doğurabilir. İran’ın iç politikası, yıllardır ekonomik yaptırımlar, yüksek enflasyon ve siyasi baskılar nedeniyle kırılgan bir durumda. Son yıllarda, özellikle kadınların liderlik ettiği protestolar, rejime karşı artan bir memnuniyetsizliği gösteriyor. Ancak, rejim değişikliği süreci, iç savaş veya mezhepsel çatışmalar gibi riskleri de beraberinde getirebilir.

Bölgesel olarak, İran’ın “Direniş Ekseni” politikalarının çökmesi, Hizbullah ve Hamas gibi grupların zayıflamasına yol açabilir. Bu, İsrail için kısa vadeli bir avantaj sağlasa da, yeni güç boşlukları daha radikal grupların yükselişine zemin hazırlayabilir. Örneğin, Gazze’de Yasser Abu Shabab’ın Halk Güçleri gibi grupların ortaya çıkışı, bu tür dinamiklerin bir göstergesidir.

Sonuç: Kırılgan Bir Denge

İran, jeopolitik konumu, enerji rezervleri ve INSTC gibi projelerdeki rolüyle küresel satranç tahtasında vazgeçilmez bir aktördür. Rejim değişikliği, büyük güç rekabetini yeniden şekillendirebilir, ancak bu süreç, hem İran içinde hem de bölgede ciddi istikrarsızlık riskleri taşır. Batı, Rusya ve Çin’in İran üzerindeki çıkarları, bu tartışmaları daha karmaşık hale getiriyor. İran’daki herhangi bir değişim, sadece Ortadoğu’yu değil, küresel enerji piyasalarını ve ticaret yollarını da etkileyecek bir domino etkisi yaratabilir.

Kaynaklar Geopolitical Monitor, “Regime Change in Iran: The Geopolitical Stakes” The Guardian, “Iran’s Role in Global Trade and Energy Markets” The New York Times, “Israel-Iran Conflict Escalates in 2025” Al-Monitor, “Iran’s Strategic Importance in the INSTC” Reuters, “Iran’s Energy Reserves and Global Markets” Middle East Eye, “The Future of Iran’s Regime” BBC News, “Iran-Israel Tensions: What’s Next?” Wikipedia, “International North–South Transport Corridor” Wikipedia, “Energy in Iran” BBC News Türkçe, “İran’da rejim değişikliği tartışmaları”